Cuma, Ocak 31, 2014

Zaman ve mekan.

Zamanı yok saydığımızı düşünelim. Sonuçta insan icadı, zor değil. Dakikalar geçmiyor, saniyeler kaçmıyor. Tek giden şey anlar ve insanlar, hep elimizde anılar kalacak neyse ki. Böylelikle oturup özleyeceğimiz şeyler olacak. 

Bazı şeyler sizi iyi hissettirirken ağzınıza da sıçar. Bunu söyleme nedenim de zamanı yok saymanın da böyle olmasından. Hayat gibi. Beklentilerinizi gerçekleşmiş şekilde görmek böyle olunca bir ana bağlı oluyor. Tek gereken o an, kısaca olması an meselesi. Ama aynı zamanda o ana kadar yok. Bahsettiğimiz ana kadar yok olması can sıkıcı nokta. Tek yapabileceğiniz şey boşluk dolu hayatın sizi sarsmasını seyretmek, tek umudunuzsa o anki, yani gerçekleştiği andaki mutluluk sarhoşluğunuz.

Mekan ise insandan bağımsız bir olgu. Bu yüzden yok sayamıyorsunuz. Çünkü var olan şeyler yok edilemez. Mesafeler, bunları biz yaratamayız. Şehirleri kurarız ama aradaki mesafeler her zaman var. İnsanlar arasındaki her türlü mesafe, onlar var. Yok sayamadığımız uzaklıklar. Bilinen gerçek kimsenin kalbinde yer almıyoruz. 

Peki öyleyse. 2-1 gerideyim o ana dek. Dediğim gibi, gelmesi an meselesi neyse ki.