Cumartesi, Aralık 12, 2015

I'm gonna drive until it burns my bones.

Kendimi sürekli bu noktada buluyorum. Sürekli, aynı yer ve farklı zamanda. Sanki, hatta sanki bile değil, kendimi son sürat depresyona sürüklüyorum. Daha ileri ve daha derine. Zihnimi seçimlere zorluyorum, yol ayrımlarına atıyorum. Herhangi bir seçim veya herhangi bir şey yapmak için kendimi harcıyorum. Kendimi kaybediyorum yavaşça.
Zihnime ve bedenime bir kilit vurulmuş ve hareketlerim sınırlandırılmış gibi dikiliyorum sadece. Ben durdukça sanki hayat daha hızlı koşarak kaçıyor elimden. İşin acı kısmı bu noktaya gelmemin sebebi yine benim. Her seferinde, her nefesimde.
Peki neden? Tamam, kendimden nefret ettim hayatım boyunca. Kendimden kaçmaya çalıştım. Fakat ben birbirine bağlı iki insan değildim. Canımı yaktığım her an ağlayan bendim. Bunu anlamayacak kadar aptal değildim.
Belki burası tanıdık olduğu için; mutsuzluğun,melankolinin ve depresyonun melodileri tüm bu süre sonunda ev çağrışımı yaptığı için.
Belki de artık umutsuzluğumla baş etmeye çalışmanın bir anlamı kalmamıştır. Kim uzak tutabilirdi ki zaten beni buradan? Ben melankolinin kendisiyim ve kendime asla bir son vermekten acizim.

Salı, Aralık 01, 2015

Zamanın kırdığı çocuk.


Seni özlüyorum. Hayatımın o büyük parçasına yayılan benliğini özledim. Sadece seninle kalmadım, her şeyi özledim o zamanın. Her saniyeyi, her nefesi, her düşünceyi özledim. Çarşafları elime geçirip çekiştiriyorum, belki zamanı geri alabilirim diye. Daha bir gün bile geçmedi ve önümde aylarım var. Zamanın göreceliliği aleyhime işliyor adeta.
Her yer anılarla dolu, her cisim. Fanı açtım, gömleğini giydim, bana bıraktığın her şeye dokundum. Parçalanmış hissediyorum. Ama eksiklerim var. Gülüşün yok, sesin yok, bakışların yok. Donuk fotoğraflar bile benden daha mutluymuş gibi hissediyorum.
Anılar o kadar canlı, o kadar gerçek ki katlanması zorlaşıyor geçen dakikalarda. Kalbimi delip geçen mızraklara benziyor hepsi. Amına koduğumun hardalına bakıp ağlıyorum ya. Hala yanımdasın sanıp odaları gezip duruyorum. Bomboş, sessiz ve soğuk her yer. Bu şehir sensiz kaosun kıyısında. Bense gelen her özlem dalgasında daha da dibe battığım depresyon okyanusunda.
Seni çok özlüyorum.

Pazar, Kasım 15, 2015

Yirmi iki.

Seni düşünüyorum bu gece, şu zamana kadar hiç düşünmemiş gibi. Düşünmedim dersem yalan olur. Çoğu zaman aklımdaydın. Ama hiçbir zaman yanımda olmadın. Yine de seni nöronlarımın arasındaki elektriklerde hissedebiliyordum.
Bazen yanımda kalmamış olman beni deli ediyor, bazense seni tanıma şansını elde ettiğim için mutlu oluyorum. Yıllar geçmesine rağmen sana karşı ne hissediyorum hiçbir fikrim yok. Seni özlüyor muyum, senden nefret mi ediyorum yoksa seni seviyor muyum, bilmiyorum. Nasıl bilebilirim ki? Sen bir hayalet gibiydin ve sonra yokluğa karıştın. Yokluklarla bıraktın beni.
Bugün, nedense bir dönem bitmiş gibi hissediyorum. Sanki bir döngü vardı ve ben onu tamamladım. İyi anlamda değil dediğim. Hayatımın bir başka yöne gittiği yok ve hayır, sensizliğe alıştığımdan değil. Sadece aptal bir his işte. Her sene nedense beş yıl önce verdiğin sözü bugün tutacağını sanıyorum. Ben sadece, bazen, bir şekilde gelip beni bulacağına inanıyorum. İstiyor muyum bunu bile bilmiyorum. Çünkü ben değiştim, hayatımın gidişatı değişmedi ama ben değiştim. Artık eskisi gibi değilim. Sen de değilsin. Gerçi biz hiç olmadık ki.
Gelecekten hiç olmadığı kadar korkuyorum. Çünkü hayatımla ne yapacağımı bilmiyorum, senin nerede olduğunu bilmediğim gibi. Zaman akıp gidiyor ve ben olduğum yerde bekliyorum sanki, yalnızlığımla yan yana. Çabalamadığımı söyleyebilirsin, haklı da olursun muhtemelen. Çabalayacak bir şeyler kaldığından şüpheliyim. Çünkü ben böyleyim ve hayat bu. Çünkü ben her zaman düşüyorum ve seni dipte bulamayacağımdan eminim. Çünkü bugün bir başka doğum günü, bugün bir başka depresyon.

Perşembe, Haziran 25, 2015

Ve sonra sen geldin.

 
Geçirilen her dakika uzaya bir yolculuk gibi adeta. Yok oluşun anlamsızlaştığı, ağlayan tek şeyin şelaleler olduğu, nefes almanın tatlı olduğu bir gezegene. Gülümseyen yıldızların karanlık gökyüzünü gündüze çevirdiği iç burkan bir gerçek-dışılık bu. Her düşüşüm ile uyandığım, her uyanışımla hayal kırıklığına uğramadığım bir uyku. Bu sadece aşk değil, bu huzur ve yaşamak.

Pazar, Mayıs 31, 2015

Duygusal yalan.

İçimde bir korku; kapı arkasına saklanmış bir şeytan gibi bekliyor üzerime atlayıp gözlerimi oymayı.

Cumartesi, Nisan 04, 2015

Hastalıklı bir kara delik.

Var olmanın tüm getirilerinden ve var olmama sebep olan her şeyden saf bir şekilde nefret ediyorum. Oksijenini soluduğum dünyanın her gerçekliği midemi bulandırıyor. Neden varolduğuma dair bir fikrimin olmadığı gibi neden varolmaya devam etmem gerektiğine dair bir fikrim de yok. Nasıl yaşanılır bilmiyorum. Yaşamak istediğimden de emin değilim. İnsanların saf olan her şeyi yapış yapış uzuvları ile bozduğu, katlettiği ve yok ettiği bir dünyada ne şekilde vakit sürdürülebilir ki?
Herkesin acı çektiği ve görmezden gelindiği bir gerçeklik bu dünya. İnsan doğasının dışa vurumu. Hastalıklı bir kara delik.
Ölmek ve ölü olmak arasında çok net bir çizgi var. Kesinlikle öldürülüyorum. Zaman, acı ve depresyon karışımının içinde acımasızca yoğurularak.


Cumartesi, Mart 14, 2015

Diyeceğim son şey.


Gitme, çünkü seni seviyorum. Acı dolu gerçeklerin takip ettiği kabuslarımın arasındaki tek nefes aldığım yer senin yanın. Korkularımı gülüşüyle bastırabilen tek varlık sensin. Zihnimi susturan sadece sensin. Sen gittikten sonra kırık bir kalp günde kaç defa atabilir ki?

Cuma, Şubat 27, 2015

Şubattan mektup.

Zihnim öyle bir makine ki, mutlu olmam gereken yerdi korku içinde titriyorum.

Salı, Ocak 27, 2015

Bu bir aşk hikayesi değil.

 
Belki duyarsın kalp atışlarımı, veya atmayışını. İhtimal veriyorum sadece. Belki hayattasındır, belki mutlusundur, belki aklına gelmiyorumdur. Ama sen benim aklımdan çıkmak bilmeyen bir anısın. Kancasını her anıma saplayan geçmişimsin.
Benim sorunum neydi? Hep merak ediyorum. Neden ben olamadım, neden bir türlü düzelemedim, neden hiçbir zaman mutlu olamadım? Neden hayatım asla planladığım gibi gitmedi? Neden her şeyi kaybedip durdum? Bitmek bilmeyen sorular, idamı bekleyen tutsak misaline çeviriyor hayatımı. Geçen günler zincirlerimi çekiyor, bileklerimi kanatıyor.
Takip etmeyi denedim seni. Ama ne kadar savaşırsam savaşayım fırtınanla getirdiğin sis içinde kayboldun. Öperken kestiği gibi kesti nefesimi yokluğun. Ama bu sefer acı içindeydim, aynı bugün olduğum gibi, diğer her gün gibi. Ben ölüyorum, sense sadece hayallerimde yaşıyorsun.

Perşembe, Ocak 15, 2015

Bu senin için.

 
Babam her zaman sorunlu insanlardan uzak dur dedi. Seni sorunları içine çekip, görüşünü karartırlar. Seni kendilerine benzetirler. Ama babam asla şunun farkında olmadı. Sorunlu olan bendim. İnsanları zihnimin karanlık köşelerine getirmek isteyen bendim. Yalnızlıktan korkan bendim. Belki de babam haklıydı, bu yüzden herkes benden uzak duruyor.
Hiçbir zaman kendimden başka beni anlayabilen olmadı. Her zaman buradaydım, her zaman yalnız. Başıma gelmiş en güzel şeyim desem eğer yanlış olmazdı. İnsanlar hissettiklerime o kadar uzak yorumlar yaptı ki, komikti. İronik olan bazen ben bile kendimi anlamıyorum. Bu beni daha da yalnızlaştırıyor sanırım. Kendi zihnim içinde çürüyorum.
Çabasız, umarsız ve sorumsuz; insanların benim hakkımda söylediği genel şeyler bunlar. Ben asla savaşmayı bırakmadım. İnsanın kendisine karşı savaşması ne denli yorucu olduğuna dair bir çoğunuzun fikri yoktur. Çıkışsız bir labirentte, birbirinin aynısı koridorlarda oksijen yoksunluğu çeker gibi sürünüyorum düşündükçe.
Yorgunum. Çok basit, fakat yaşamaktan yoruldum. O kadar ki bazen sahte gülümsememi bile tutamıyorum yüzümde. Eğer dikkatli baksaydınız gözlerim ele verirdi beni muhtemelen. Sürekli ısırdığım dudaklarımda asla yara eksik olmadı bunca zaman. Şimdiye dek ölmüş olmam gerekirdi düşüncesi bazen kalbimi avucu içine alıp sıkıyor. Bense buna panik atak diyorum.
Zamanın benden götürdükleri git gide artıyor. Bunu en iyi sen bilirsin. Ne de olsa, bundan sonraki ben olacaksın. Buna nasıl tutunduğunu merak ediyorum. Şu zamana kadar kolay olmadı.
Eğer ağlayacak kadar içimde umut kaldıysa bunu da harcama. Eğer hayattaysam, ne yapacağını biliyorsun. Kaç. Uzak dur. Saklanabileceğin en güvenli yere saklan. Ya da sadece kaç.