Salı, Eylül 27, 2011

Üzgünüm.

Belki kıskanıyorumdur söylemek istediğim 3 kelime, 6 hece, 14 harfi sana söyleyemediğimden.
Seni çok özledim.

Pazar, Eylül 25, 2011

Bir yerden tanışıyor muyuz?

Merhaba yabancı. Nasılsın, iyi misin? Umarım iyisindir. Neden böyle söyledim, bilmiyorum. Sadece iyi olmanı istiyorum. İhtiyaç gibi, arzu gibi. Sanki sen iyi olmazsan, ben varolmam gibi.
Gülümsüyor musun hala? Gülebiliyor musun? Sanki önceden tanıyormuşum gibi sordum. Umuyorum ki mutlusundur, keyfin yerindedir. Sen yeter ki mutlu ol gibisinden bir şeyler dökülüyor dudağımdan sebepsizce. Mutlaka bir sebebi vardır da, ben bilmiyorumdur.
Ya yabancı, hayatın nasıl gidiyor? Gitmesin mümkünse, söyler misin ona? O da gitmesin, sen de. Kaybolma sen hiç bir yere. İçimden bir yerlerde, olmanı istiyorum yakınlarımda. Hep bakayım sana istiyorum, hep ağzımda dolansın tadın istiyorum.
Seni ne kadar az tanıyorum yabancı. Neden? Neden tanışamayız ki? Hadi tanışalım. Ben Tuncay, sen kimsin? Önemli değil galiba. Sen nasıl istersen. Boşver, böyle de iyiyiz. Yeter ki mutlu ol, yabancı.
Yabancı olmana rağmen ne kadar yakınız, ne kadar uzağız. Her şey rüya gibi seninle, hep bir değişim içinde. Anladığımda sorular beliriyor önümde yabancı. Aslında seni bir yabancıya göre çok tanıyorum yabancı. Yine de tanıyamıyorum seni yabancı, tanıyamadım. Belki de, çıkaramadım.
Merhaba, seni seviyorum.

Salı, Eylül 20, 2011

Düşsem yanaklarımdan yanaklarına.

http://fizy.com/#s/1rvn4r
Ağlasam, hüngür hüngür. Damlalar birleşip minik gölcükler oluştursa yerde. Bazıları tshirtümü, bazıları yastığımı ıslatsa yanaklarımdan kayıp. Hiç durmayacak gibi aksa, gitse. Gözlerim kurusa, acısa, yara olsa. Gözyaşlarımdaki tuzlar acımı kat kat arttırsa, yansam. Canım yansa, senin yaktığından fazla yansa. Kendi derdime düşsem seni unutup. Bencilliğimi görüp, daha fazla ağlasam. Yaralarım iyileşmese, sürekli yansa. Cayır cayır yansa canım.
Vücudumdan yükselen ateş gözyaşlarımı kaynatsa. Alev alsam iyice, her yer yansa. Kor olsam adeta. Etrafımdaki bütün o gözyaşları havaya karışsa. Bütünleşse, bari onlar mutlu olsa benden ayrıyken. Ben ölsem, gitsem, umrunda bile olmam. Dert değil, geçtim ben bunları çoktan. Nasıl olsa ben yandım bittim, değil mi?
Gözyaşlarımda kalmıştık, evet. Onlar uçsa, ayrılsa birbirlerinden. Yükselseler. Benim hayallerimdeki gibi uçsalar, benim yapamadığımı yapsalar. Özgür olsalar. Ne hoş olur. Benden bir parça özgür olmuş olur, başarmış olurum. Belki, bir yerde.
Uçan parçalarım, bulutları oluştursa. Güzel olsalar, hoş olsalar, bakan insanları mutlu etseler. Keşke.
Dağılsalar bütün dünyaya, herkesin üzerinde bir parçam olsa. Sarsam bütün insanlığı. Zamanı geldiğinde boşalsa tekrar düşüncelerim, hayallerim, hislerim. Yağsa gözyaşlarım bütün insanların üzerine. Üzerimde etkisi olan herkese. Hatta onun üstüne. Acılarım düşse, kabuslarım düşse, hüsranlarım düşse.
Ben düşsem aşağıya, ölsem gitsem.

Pazar, Eylül 18, 2011

You're just like a pill.

Hayattaki her şey aslında uyuşturucu işlevinde. Her şeye bağlanıyoruz. İnsanlığımızdan kaynaklanıyor belki de, bir özelliğimizdir bu. Ne yazık ki, bu "her şey" kapsamındaki çoğu şey bizde kafa yapmıyor. Tabii ki bilemeyiz, belki de reel olmayan bir dünyada yaşıyoruz ve her gün yaptıklarımız da bu dünyayı besliyor. Kafa karıştırıcı işler bunlar, hiç gerek yok girmeye kanımca.
Sonuç olarak insanoğlu sever, bağlanır ve canı yanar. Gerçekten yanar, cayır cayır. Tecrübe yazıyor burada, boş değil yani. Daha önce de belirttim, herkesin hayatında bir giden vardır ya da olacaktır. Bu gidendir işte içimizdeki kaosu yaratan. Ne garip, varken de olur o kaos.
İnkar etmeyin, hangi biriniz hissetmedi bacaklarının depremdeki binalar gibi titrediğini o dokunduğunda. Dudaklarının değdiği her yeri yakması ayrı bir olay. Gittikten sonraki sağnak yağmurlar bile söndüremez yanan canımızı.
Onun için yaşıyordunuz değil mi, aynı ben gibi. Söyleyemediniz değil mi bir şey o giderken. Kaybettiniz sadece, kaybettiniz biz'inizi.
Bunalımın tadına vardığınız zamanla onun gitme zamanının aynı olması tesadüf eseri değildir. Bunu bilmekse, size bir şey kazandırmaz. Aksine, düşündükçe düşersiniz. O derin kuyularda ne kadar çok yara alırsınız, saymak imkansız. Attığınız her adım, öldürür sizi. Geriye gidemezsiniz, gitseniz de o gelmez. Gözünüzdeki ışık söner, bakışlarınız içinde bulunduğunuz kuyu gibi simsiyahtır, dipsizdir, ruhsuzdur.
Sonra nedense hayat tekrar bir oyun kurar önünüze. Yeni bir şans, yeni bir hayat. Tekrar mutlu olabilmek, bu zaten o gittiğinden beri kurduğunuz bir hayal değil mi? Nedense bunu geri itiyoruz, belki sadece ben itiyorum. Yeniden mutlu olma fikri, beni ürkütüyor. Teorim var bu konu hakkında. Belki de yapılmaması gerekeni yapmışımdır. Bunalıma bağlanmışımdır bu sefer de. Canımı yakacak bir şey varsa, o da mutluluktur o zaman.

Cumartesi, Eylül 10, 2011

Bulutlara uçurur belki.

Bir tek cümle, nasıl bu kadar çok anlam içerir ki? Nasıl başarır bunu, benim bile bu kadar anlamım olmazken, beceremezken. Bir anlamım oldu mu hiç? Bunu düşündüm bir an. Sensiz varolabildim mi, sensiz bir biz bile yapamadım. Benlik fazlası ile anlamsız geliyor bana. Sanki tamamlanmamış bir resim, yarısı yenmiş bir meyve  veya kopmuş bir ip. Bir yerden sonra, söylenemeyen bir şarkı sanki. Anlaşılamayan bir kaç söze dönüşüyorum sadece.
Bu cümle sadece iki kelime benim dilimde. İki kelime benden üstün veya benim için herhangi birinden daha fazlası, birkaç insan dışında. Ne garip, nasıl el üstünde tutuyorum ben bu cümleyi, sadece ben değil tüm insanlık. İtiraf edemese bile, tüm insanlık. İnsan adı verilen her canlı.
Her şey var bu iki kelimede. Neresinden bakarsan farklı bir anlam çıkarırsın. Kim bilir şimdiye dek ne kadar çok kullanılmıştır, farklı lisanlarda da olsa dudaklardan dökülmüştür. Belki içinden haykırılmıştır, belki bir yerlere yazılmıştır. Ama kullanılmıştır mutlaka. Hepimizin sorunu aslında bu cümle, bu kelimeler, bu anlamlar.
İtiraflar, tehditler, iftiralar, acılar, arzular, ölümler, kıskançlıklar ve daha bir sürü anlam var burada. Paketlenmiş, sığdırılabilinmiş bu cümleye. İnsanların en büyük başarısı bu olsa gerek.
Savaşlar çıkmıştır belki iki insan arasında, belki ordular arasında. İnsanları çıldırtmıştır kesin. Bir çok kitap yazılmış, şiirler dizelenmiş ve hayaller kurulmuştur. Ne şeytani bir söz, ne zevkli bir cümle, ne başarılı bir betimleme. Belki beni bulutlarla uçurabilir , kahkahalarımla şarkılar oluşturabilir , ölümsüz kılabilir. Tekrar nefes aldırabilir. Milyonlarca dek söylemek istemem, belki de bu yüzden.  Söylemek istediğim anlamda söyleyebileceğim birinin de olmaması da belki bu yüzden.
Tahminleriniz muhtemelen doğru.
'Seni seviyorum'.