Cumartesi, Eylül 13, 2014

Karanlıktaki figürler.


Daha ne olabilir diye soruyorum günlerdir kendime. Ne kadar zorlanabilirim, uçurumu boylamama kaç adım kaldı? Geriye canımı yakacak ne kaldı?
Kalbimde yara almayan bir nokta olduğundan emin değilim. Kaybetmediğim bir şey yok sanki. Bedenim içi hava dolu bir kalıp misali. Git gide büyüyen, büyüdükçe beni içten içe kemirip yok eden bir kara delik mevzu bahis. Güvensizleştim zaman içinde, kırılan inancımı ne ben ne de başkası tamir edebildi. Umursamaktan vazgeçtim, savaşmaktan.
Belki ben yok oldum, uzun zaman önce öldüm farkında olmadan. Belki de bu yüzdendi her savaşı kaybetmem, uğraşlarımın sonuçsuzluğu, nefeslerimin gereksizliği. Belki en başından ortada bir savaş bile yoktu. Değirmenlere karşı savaşan Don Kişot gibi bir deliydim kendi kendini yok eden. Paramparça olana dek saldırdım yokluğa, sarılmaya çalıştım olmayan insanların yerinde duran kalbimi delip geçen mızraklara.
Sustum, kelimelerin kifayetsizliği susturdu beni. Umutsuzluğum boşalttı gözlerimdeki hayatı. Canlı gömülmek gibi karanlıkla içine düştüm. Adeta söküldü hislerim vücudumdan, damarlarım kurudu. Ve ben şimdi ne isem, o oldum. Sadece bir figür.