Perşembe, Mayıs 30, 2013

Benim hiçbir şeyim yok, çünkü sen gittin.


Hani demiştin ya, anlat psikolog'una diye. Yine o anlara dönsek. Haziranın 11'inde seninle konuşurken gülüyormuşum desen boşluğuna gelip. Benden "ben de" cevabını alınca rahatlasan. Konuşsak. Çok konuşsak ve 21'inde sana "sığ" dediğim için kavga etsek ilk kez.
Ben otobüsten inip kadıköy rıhtıma yürürken sen koşup sarılsan bana. Boynumu öpüp "seni çok özledim" desen. Valizimi eline alıp arada sırıtsan bana yine. Vapura bindiğimizde insanları umursamadan elini boynuma atıp alsan beni eve. O klostrofobik asansörde öpsen beni. Ellerimi kavrasan. Beni sevdiğini fısıldasan. Yaşadığımız herhangi bir anı, tekrar yaşasak.
Ben hazırım. Ömrümün şu saniyesinden sonrasını verme pahasına sadece bir saniyemi seninle geçirmeye. Çünkü benim kaybedecek bir şeyim kalmadı. Hiçbir şeyim yok gerçekten.
Sevgi, güven, sağlık, dost, arkadaş, sevgili, aşk, hayat, aklına gelen her şeyi alıp götürdün. Sende bulduğum her şeyi. Evimi. Sen kokan derinin altındaki kemikleri. Özür dilerim. Ama seni çok seviyorum. Ve sanırım her an bununla öleceğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder