Pazar, Mayıs 19, 2013

Yaralardan sızan yalnızlık.

T-shirtünü çıkarırken soğuk onu ürpertmişti. Tırnakları çıplak bedeninde dans ederken tüyleri yavaşça dikeldi. Basit bir hareketle pantolonun kemerini açtı, bir kaç saniye sonra tamamen çıplaktı. Havlusunun yumuşak dokusu ile bedenini örttü ve duşa doğru yürüdü. Sıcak suyu sonuna kadar açtı. Isı değişimi bir kez daha ürpermesine sebep oldu. Eğildi ve yere oturdu. Su, yağmur misali yukarıdan tüm vücudunu yıkıyordu. Rastgele anlarda dilediğimiz basit şeylerin gerçekleştiği anlardan birinde olmayı umarak:
- Su, bütün acıyı vücudumdan sil, dedi.
Bir kaç saniye bekledi. Şanslı değildi. Gözlerini yumup derin bir nefes aldı.
- Sessizlik, diye mırıldandı.
- Yalnızlık, diye yankılandı sesi.
Tekrar buradalardı. Kafasının içinde. Çoğu zaman insanların dertleri, bağırışmaları, bilmediği şarkılara odaklanması onları susturuyordu. Ama burada tamamen yalnızdı. Yardımcı olabilecek hiçbir şey yoktu.
- Her zaman yalnızsın.
Seslerden bu yüzden nefret ediyordu. İçinin birer aynası gibi, her şeyi biliyorlardı. Sonsuz sorular, sorulardan üreyen cevaplar ve cevaplardan beslenen yeni sorulardan ibaretti beynindeki kaos. Sorun bu değildi. Sorun,
- Yalnız olman, diye yanıtladı.
- Sizden kaçamam, değil mi?
- Kendin olmazsan, hiçbir şey olamazsın.
- Neden başka biri değilimki. Bunu asla anlamadım. Herhangi biri, ne bileyim. Uyuyabilen biri. Tek derdi her sabah geç kaldığı işten atılma tehlikesi olan bir iş adamı, çorabının kaçmasından utanan bir kadın, kolu kırıldığı için futbol oynayamayan bir çocuk?
- Acıları kıyaslaman sence ne kadar doğru?
- Ben sadece kaybolmak istemiyorum.
- Sen delirmişsin.
Gözlerini açtı. Aradan geçen zaman içerisinde suyun sıcaklığı düşmüştü. Üşümüyordu ama ısınmıyordu da. Bacaklarını kendine çekip onlara sarıldı ve başını diz kapaklarının üstüne koydu. Gözleri diz kapaklarının hizasındaydı, sanki göz kapakları yeterince karanlığı göstermiyordu.
- Burası evin.
- Ben karanlıktan korkarım.
- Burası senin oluşumun. Varlığın.
- Burayı sevmiyorum. Yalnız kalmak istemiyorum.
- Kendinden kaçarken yalnız kalmak istememen ironik.
- Gözlerimi yummuş, kendimle konuşurken yalnızlıktan bahsetmem dramatik.
Muzip bir çocuk gibi gülümsedi. Sesleri alt etmişti, en azından bir süreliğine. Gülümsüyor olması mutlu olduğu anlamına gelmiyordu ne yazık ki. Perdeyi çektiğinde aynada çıplak bedeneni gördüğünde hala gülümsüyordu. Tamamen çıplaktı. Bedeninin üstünde akan su damlaları dışında bir şey yoktu. Aynalar karşısındakini birebir yansıtırdı. Üzerinde kişiliğini kaplayan bir kumaş, yalan veya korku yoktu. Gözlerinden yola çıkıp çenesinden damlayan suların tadı tuzlu olmasa, duştaki su olduğunu söyleyebilirdi. Ama gerçekten kendisi karşısında tamamen çıplaktı. Bir faydası yoktu. Havluya sardı bedenini. Çıkarken bir fısıltı duydu, bu onun adımının havada kalmasına yetecek kadar ürkünçtü.
 - Yalnızsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder