Cumartesi, Aralık 17, 2011

Aralık.

Alarm. Yeni ağarmış bir güne merhaba, acaba sıcak mısın soğuk mu? Önemi var mı, nasıl olsa giyecek kalın kıyafetim yok. İlk gördüğümü üzerime geçirdiğimde soluğu banyoda alıyorum ya da soluğumu buz gibi su bıçak gibi kesip alıyor ciğerlerimden. Saçlarım dağılmış aynı hayatım gibi, kendi deyişimle anarşist eylemlerde bulunmuşlar. Gülümseme, kendine yalan söyleme.
Gri termosumla sokaktayım şimdi, yürüyorum. Merak etme, kendine acı çektirme diye sayıklıyorum, devam ediyorum. Biri omuz atıp geçiyor, kahvem termosun içinde dalgalanıyor ve iğrenç bir koku üstüme siniyor. Onu tanıyor musun? Peki ya şunu? Kendine ne demeli? "Tanımıyorsun. Tanımıyorsun. Tanımıyorsun.". Gerçekten tanıdığın biri var mı? Soruyu sana yönelten kim peki, fikrin yok eminim ki. Bir şeyler biliyorsun derinlerde. İlkel de olsa duygular. Öğrenilmişler. Gözlerini kapasan da başın dönecek mesela.
Dürüst ol kendine bu sefer. Tanımak istiyor musun canını acıtacak insanları? Zamanı gelince hepsi gidecek nasıl olsa. Hepsi sönecek, yok olacak. Patlayıp ölecek bir yıldız olacaksın sense sonunda. Sorularla geçiyorsun Aralık, sorunlarla.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder